İlk günün heyecanıyla 15. yaşımıza giriyoruz!
NEVŞEHİR(MHA) Eğitim-İş Sendikası 15. Kuruluş yıldönümünü kutluyor.
Eğitim-İş Nevşehir İl Başkanı İbrahim Demir ve sendika yöneticileri Hükümet konağı önündeki Atatürk anıtına çelenk koydular.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından bir basın açıklaması yapan İbrahim Demir, köy enstitüleri ve TÖS’ün tecrübesi, ilk günün heyecanıyla 15. kuruluş yıldönümlerini kutladıklarını dile getirdi.
Demir, “Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, egemenliğini, ulus ve ülke bütünlüğünü, laik düzeni, demokratik ve ulusal eğitim değerlerini korumak ve sonsuza kadar yaşatmak için 17 Ekim 2005’te kurulan Eğitim-İş’imizin, 15. yaşını gururla kutluyoruz. Eğitim-İş, yüz yıllık sendikal mücadele geleneğimizden ders alarak yoluna devam etmektedir. Encümen-i Muallim’den, TÖS’ten, TÖBDER’den devraldığımız kültür, birikim ve cesaretle, Köy Enstitüleri ile Fakir Baykurt’un yurtsever ve mücadeleci ruhunu birleştirerek yeniden kurduğumuz Eğitim-İş, 15 yılda, Büyük Önderimiz Atatürk’ten ve onun eseri olan Cumhuriyetten yana kamuoyunun gözbebeği olan demokratik kitle örgütlerinden biri haline geldi. Eğitim-İş olarak, bu 15 yılı, haklı kavgamızı soluksuz sürdürerek geçirdik: Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin askıya alınmaya, Cumhuriyet eğitim sisteminin ve oluşturduğu kültürün tasfiye edilmeye çalışıldığı, Atatürk devrim ve ilkelerinin yok edilmek istendiği bir süreçte, siyasi iktidarın birçok hamlesini hukuk savaşımızla engelledik, engelleyemediklerimize karşı alanlarda direnerek, toplumsal muhalefet oluşturduk. Laikliğin, saldırı altındaki Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunucusu olduk. Vakıf/dernek maskesi takan tarikatlarla MEB’in ısrarla ve durmadan imzaladığı protokolleri ortaya çıkardık, bu rezaletlere ilişkin hukuk mücadelesi verdik. Gericilerin daha da pervasızlaşmasının önünde yıkılmaz bir set gibi durduk. Öğretmen örgütçülüğünün efsanevi lideri Fakir Baykurt’un “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir” sözlerini şiarımız yaparak eğitim emekçilerinin alın terinin hakkını savunduk. İnsanca ücret, insanca çalışma koşulları için vermekte olduğumuz mücadelede, haksızlığa uğrayan, mağdur edilen, laik ve bilimsel eğitimi savunduğu için yandaş yöneticilerin hedefi haline gelen eğitim emekçilerinin sesi olduk. Siyasi iktidarın öğretmenlerin hakkını gasp eden, angaryalar yüklemeye çalışan, emeğini görünmez kılan birçok düzenlemesine karşı mücadele ettik, hukuk savaşı verdik. Birçok kazanıma imza attık. Bizzat devletin başındaki AKP tarafından değersizleştirilmeye çalışılan öğretmenlik mesleğini, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki saygınlığına kavuşturmak için durmadan yol aldık.
Gericilik AKP eliyle yükseltilip şımartılırken, büyük önderimiz Atatürk ve silah arkadaşlarına, Cumhuriyet değer ve ilkelerine dil uzatanlar çoğalırken, hiçbir hakareti, hiçbir saldırıyı cevapsız bırakmadık, hesap sorduk. Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet’te, cumhuriyetin imkanlarından faydalanarak Atatürk’e dil uzatanlara hadlerini bildirerek, gençlerimize de örnek olmaya çalıştık.Başöğretmenimiz Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillerin daha iyi bir eğitime kavuşabilmesi her zaman mücadelemizin ana prensiplerinden biri oldu. Yeri geldi ücra bir köy okulunda üşüyen bir yavrumuzun çıplak ayakları olduk, yeri geldi hükümet eliyle tarikat yurtlarına itilen çocukların çığlığı… AKP eliyle eğitimde ailesi zengin olan çocuk ile yoksul olan çocuk arasındaki uçurum daha da derinleştirilirken, fırsat eşitliği sağlanmasının sosyal devlet olmanın gereği olduğu vurgusunu dilimizden düşürmedik. Bu alanda toplumdaki uyanışın, kıvılcımlarını çaktık. Eğitimin sadece gericileştirilmesi değil, piyasalaştırılması da her zaman kavgamızın odağında oldu. Her yavrumuza adil ve parasız olarak verilmesi gereken bir hizmet olan eğitimin ticari bir meta, velinin müşteri, öğretmenlerin köle yerine koyduğu bu düzene en çok muhalefet eden demokratik kitle örgütü olduk. Özel okul sahibi müteahhitlerin elinde mağdur olan öğretmenlerimiz isyan çığlığı attığında, üyemiz olup olmadıklarına bakmaksızın o çığlığın yankısı olduk. Hiçbir zaman sadece kendi alanında mücadele vermekle yetinen bir demokratik kitle örgütü olmadık; ülkemizdeki, dünyamızdaki gelişmelere de her zaman dahil olarak demokrasi mücadelesi verdik. Özgürlüklerin gaspına karşı, insan hakları ihlallerine karşı, adaletsizliklere karşı dik ve ödün vermez duruşumuzla toplumsal muhalefetin en önemli öznelerinden biri olduk.
Eğitim-İş olarak, bu 15 yılda emeğimiz ve geleceğimiz için canımız pahasına mücadele ettik. Örgütümüz emek, demokrasi, özgürlük ve ülkeye sahip çıkma mücadelesinin hep içinde, hep önünde yer aldı. Bir umut olarak kurduğumuz sendikamızın, siyasi iktidara karşı yürütülen muhalefetin demokratik ve meşru mücadeledeki en önemli direnç merkezi haline gelmesinin mutluluğunu, gururunu yaşadık. Bundan sonraki süreçte mücadelemizi daha da yükselterek öğretmenlerin, öğrencilerimizin sesi olmaya; laik, çağdaş, bilimsel, ulusal, parasız, demokratik ve karma eğitimi savunmaya; emeğimize ve ülkemize yönelik her saldırı, karşısında sarsılmaz bir kale gibi durmaya kararlıyız!. Yaşasın haklı mücadelemiz!. Yaşasın Eğitim-İş’imiz!. Yaşasın Birleşik Kamu-İş!” diye konuştu.