Çiftci, kamu görevlilerinin, emekçilerin gününü kutladı
NEVŞEHİR(MHA) Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı ve Memur-Sen İl Başkanı Mustafa Çiftci, kamu görevlilerinin, emekçilerin, çiftçilerin, gençlerin ve emeklilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutladı.
Dünyanın son üç asırdaki egemenlerin ve fikirlerinin ana gövdesini iki alanın oluşturduğuna dikkat çeken Çiftci, bir tarafında iktisat, diğer tarafında ise çalışma hayatının yer aldığını söyledi. “İktisat, paylaşım teorisi üzerinden vahşi rekabeti, çalışma hayatı ise sermaye, emek ikiliği üzerinden çatışma ve çekişmeyi tetikleyen mevzi hâline geliyor” diyen Çiftci, dayatılmış iktisat ve tahrif edilmiş paradigması ile tanımının merkez kavramları olan ‘sınırsız ihtiyaç-kıt kaynak’ yalanını ve ‘sermaye kâr-kazanç elde eder, emeğe ise ücret-gelir verilir’ dolanını aynı anda referans bilgi olmaktan, aksi iddia edilemez teori ve hüküm olmaktan çıkarmak zorunda olduklarını vurguladı.
Eğitim-Bir-Sen Nevşehir Şube Başkanı Çiftci, “İhtiyaç kavramı sınırsızlık üzerinden kutsallaştırılırken, sermaye kâr ile kırbaçlanıyor, emek ise ücret üzerinden yapay bir kanaatkârlığa ve sus payına zorlanıyor. Tamda bu yüzden, yeni bir zihniyete ve kadim bir medeniyetin adil değerlerine ihtiyaç var diyoruz” diye konuştu.
Emekten istisna bir insan tanımının ve konumlandırmasının neredeyse imkânsız olduğunu kaydeden Çiftci, “Emek, hiçbir zaman, hiçbir hâlde, hiçbir nedenle, hiçbir şekilde teferruat değildir ve teferruata dönüştürülemez. Emeği, üreten öznenin eylem tercihi olarak görmek yerine, üretim sürecinin maliyet unsuru olarak gösteren anlayış; emekçiyi nesne, emeği mal, emek için ortaya konan enerjiyi ve dökülen teri ise gereksizlik olarak kayıt altına alır. İşte bu kayıt iradesi, neo-liberalizm görünümlü faşist emperyalizmdir” dedi.
Türkiye’de kamu görevlileri sendikacılığının yıl yönüyle genç olsa da yol yönüyle büyük mesafe kat ettiğini söyleyen Çiftci, 20 yıllık yasal kamu görevlileri sendikacılığının, son resmi veriler itibarıyla 1 milyon 800 bin civarında sendikalı kamu görevlisine ve yüzde 70’e yakın örgütlenme düzeyine ulaşmak gibi bir başarı ortaya koyduğuna dikkat çekti. Kamu görevlileri sendikacılığının bu önemli gelişimine rağmen halen çok büyük bir kamu görevlisi kitlesinin hukuken kabul edilmesi imkânsız gerekçelerle örgütlenme hakkından yoksun olduğunu hatırlatan Çiftci, “Emekliler, toplu sözleşmeden yararlandırılıyorlar fakat toplu bir şekilde örgütlenme hakkının dışında tutuluyorlar. Benzer şekilde, üniformalıların, üst düzey beyaz yakalıların, sendikal örgütlenmenin ısrarla dışında bırakıldığı fakat haklı bir gerekçede sunulmadığı bir gerçeklik söz konusudur. 4688 sayılı Kanun için ‘yasada eksikler, masada fazlalar var’ diyoruz. Ayrıca, toplu pazarlık hakkına dair kapsamdan uygulamaya, süreden sürece, görüşmeden görünür hâle getirmeye, bilgi ve veri paylaşımından tutanak üretmeye, diğer birçok konuda da sınırlamalar, yanlış uygulamalar, kötüye kullanmaya uygun açıklıklar ne yazık ki mevzuatta yer bulmaktadır. Toplu sözleşmenin kapsamı, konu yönüyle daraltılırken, süre yönüyle kısaltılıyor. İşveren, marifetli kamu yöneticileriyle heyetini teşkil ederken emek kesimi muhalefetli bir ekiple heyet olmaya zorlanıyor. Kamu görevlileri sendikaları heyetinin yedeği, kamu işvereninin ise tepki geçirmez çelik yeleği var gözüküyor. Sendika üyesi olan ile olmayan, yetkili sendika üyesi ile diğer sendika üyeleri arasında hiçbir fark üretmeyen hatta fark üretilmesini açıkça engelleyen bir yasal düzenlemeyle, akıttığımız tere israf damgası vuruluyor. Siyasi partilerde, hazine yardımı oy oranlarına göre farklı belirlenebilirken sendikalarda toplu sözleşmenin kazanımları hatta ikramiyesi dahi bütün kamu görevlileri için aynı şekilde uygulanıyor. Dayanışma aidatı, kamu görevlileri sendikacılığı zemininde ısrarla engelleniyor. Tabiri caizse, dayanışma aidatı engeliyle örgütlenme hevesi ve hedefi kırılmak isteniyor. Uzlaşmazlığın tespiti ve çözüm süreci konusunda tarafların eşitliği ilkesi açıkça ihlal ve ihmal ediliyor. Bir başka önemli husus, kamu görevlileri hakem kurulunun yapısı ve işleyişidir. Esasen ismi ile tezat bir yapıdan bahsediyoruz. Zira kurul, hakem vasfından uzak kalmayı ve kamu görevlileriyle de ilintili olmak yerine kamu işverenine bağlı olmayı tercih eden bir üye yapısına sahiptir” ifadelerinde bulundu.