Diyanet-Sen’den Pandemi sürecinde dini hayat raporu
NEVŞEHİR(MHA) Diyanet-Sen tarafından hazırlatılan “Pandemi Sürecinde Türkiye’de Dini Hayat, Din Görevlileri Örneğinde Din Hizmetlerine Genel Bir Bakış” başlıklı rapor düzenlenen basın açıklaması ile kamuoyu ile paylaşıldı.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Diyanet-Sen Nevşehir İl Başkanı Ahmet Aydemir, “Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Ali Güldemir, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu ve Doktora Öğrencisi Emine Kaya tarafından raporlaştırılan araştırmanın bulgularını Memur-Sen Konfederasyonu Konferans Salonu’nda düzenlenen basın açıklamasıyla kamuoyu ile paylaştı.
Güldemir söz konusu araştırmanın alanında ilk ve tek olma özelliğine değinerek “Araştırma kapsamında, ülkemizin yedi coğrafi bölgesinden seçilen 33 şehirde, yurt dışında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ve Kosova’da görev yapan 153 din görevlisi ile çevrimiçi görüşmeler yapıldığını ve 2020 yılının Ekim, Kasım ve Aralık aylarındaki görüşmelerden elde edilen verilerin çeşitli başlıklar altında değerlendirilmesi sonucu raporun oluşturulduğunu belirtti.
Güldemir Covid-19 pandemi sürecinin ülkemizde 11 Mart 2020’de görülmeye başlandığını hatırlatarak “Pandeminin, kısa sürede dünya genelinde trajik sonuçlara yol açması, onu yalnızca sağlık alanını ilgilendiren bir olay olmaktan çıkarmış, yaşamın diğer alanlarını da etkileyerek zorunlu değişimlere aracılık eden bir gerçekliğe ve toplumsal bir olguya dönüştürmüştür. Bu çerçevede, dini hayat alanının da, özellikle din hizmetleri eksenli olarak yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı doğmuştur.” İfadelerine yer verdi.
“Pandemi Sürecinde Türkiye’de Dini Hayat: Din Görevlileri Örneğinde Din Hizmetlerine Genel Bir Bakış” başlıklı bu araştırmanın, böylesi bir ihtiyacın neticesinde ortaya çıktığını belirten Güldemir, “Araştırma ile, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca sunulan din hizmetlerinin pandemi dönemi uygulamalarından nasıl etkilendiğinin, din görevlilerinin perspektifinden anlaşılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, din hizmeti sunumunda karşılaşılan yeni durumlara ilişkin gözlem ve tecrübelerin, sürecin nasıl değerlendirildiğinin, sahada nelerin yaşandığının, özetle dini hayattaki değişimin saptanması ve değerlendirilmesi planlanmıştır. Araştırma kapsamında, ülkemizin yedi coğrafi bölgesinden seçilen 33 şehirde, yurt dışında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ve Kosova’da görev yapan 153 din görevlisi ile çevrimiçi görüşmeler yapılmıştır. 2020 yılının Ekim, Kasım ve Aralık aylarındaki görüşmelerden elde edilen veriler çeşitli başlıklar altında değerlendirilmiştir” dedi.
Güldemir araştırma bulgularını şöyle sıraladı:
Yaşam Biçimi Değişti
Din görevlileri pandemi döneminde çevrelerindeki insanların dünyaya bakış açısında ve yaşam biçiminde pek çok değişimin gerçekleştiğini gözlemlemiştir. Bunlar arasında inanca, maneviyata ve ibadetlere daha çok yönelme (namaz kılmaya ve Kur’an okumaya başlama), sosyal aktivitelere katılımın, ziyaretleşme ve misafirliklerin azalması, sosyal ilişkilerde mesafenin açılması, fiziksel temastan kaçınılması, kul hakkına riayetin artması, temizlik ve hijyen bilincinin kazanılması ve daha tedbirli, hassas ve sorumlu davranışların sergilenmesi sayılabilir.
Akıllı Telefonlar Fiziki Mesafenin Yerini Doldurdu, Maneviyata Yönelimi Engelledi
Din görevlileri, akıllı telefonların ve sosyal medya ağlarının oluşturduğu sanal sosyalleşme imkânının, bu dönemde sosyal çevre ile kısıtlanan fiziksel mesafelerin yerini aldığını belirtmiştir. Bu çerçevede dijital platformlar, bir yandan bireylerin toplumla bağlarını sürdürmesini sağlayan, yalnızlaşmalarını önleyen bir araç olarak görülürken; diğer yandan içe dönüşün ve maneviyata yönelişin önünde ciddi bir engel olarak değerlendirilmektedir.
Manevi Destek Talebi Arttı
Din görevlileri, çevrelerinde Covid-19’a yakalananların kendilerinden iyileşmek için dua ve Kur’an okuma talebinde bulunduğunu; hastalar arasında tövbe-istiğfar eden, dua ve ibadete yönelen, namaza başlayan ya da daha fazla önem veren ve çevrelerinden helallik isteyenlerin sayısının arttığını gözlemlemiştir. Bununla birlikte hastaların görevlilere, özellikle ölüm ve ölümden sonraki hayata ilişkin sorular sordukları ve kendilerinden manevi destek talebinde bulundukları belirtilmiştir. Din görevlileri, cami cemaatlerinin ve kursiyerlerinin genel durumunu yakından takip etmiş, onlarla iletişimlerini telefon görüşmeleriyle, canlı sohbetlerle, WhatsApp grupları üzerinden bilgilendirmelerle ve ziyaretlerle sürdürmüşlerdir. Vefa destek grupları vasıtasıyla da destek olmaya çalışmışlar, bu kapsamda kendilerine yardım ulaştırdıkları kişilerin uygulamadan memnun olduklarını belirtmişlerdir.
Din Her Koşulda Güvenli Bir Liman
Din görevlileri, vefa destek gruplarında ve filyasyon ekiplerindeki deneyimlerinden yola çıkarak dini inancın ve maneviyatın iyileştirici rolünü vurgulamışlardır. Bu süreçte inanca bağlılığı güçlü bireylerin Allah’a daha çok yöneldikleri, teslimiyetçi tutum ve davranışlar sergiledikleri ve ibadetlerini daha özenli yerine getirdikleri gözlenmiştir. Katılımcılar, genel olarak, dini inançları her koşulda güvenli bir liman olarak tasvir etmişler; bilimin çaresiz kaldığı noktalarda dinin ortak bir bilinç, destek ve sığınak olabileceğine dikkat çekmişlerdir.
Din ile Bilim İşbirliği İçinde Olmalıdır
Din görevlileri dinin, insanların inanç, dua, şükür ve tevekkül gibi yollarla Allah ile güvenli bağ kurdukları güçlü bir bağlantı noktası oluşturduğunu ifade etmişlerdir. Aynı zamanda bilimin, tıbbın ve teknolojinin kriz dönemlerinde dinden destek alması ve sorunlara karşılıklı işbirliği içinde birlikte çözüm aranması gerektiğini vurgulamışlardır. Bu çerçevede, İslam tarihindeki karantina uygulamalarından da bahsederek, toplumsal hayatın korunması ve güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi için din ve bilimin uzlaşıya dayalı birlikteliğini gerekli görmüşlerdir.
Ahlaki Problemler Pandemi Sürecinde Stok ve Fırsatçılığı Körükledi
Katılımcılar, salgın gibi olağanüstü dönemlerde insanların iç dünyasının, değerlerinin ve bilinçaltı ahlaki kodların ortaya çıktığını vurgulamıştır. Salgına ilk tepki olarak bireylerin öncelikle kendilerini düşündüklerini ve bencilce davrandıklarını ifade etmişlerdir. Sürecin başlangıcında insanların stok, yağma ve fırsatçılık yaptıklarını, bunun da toplumun derininde yatan ahlaki problemlere işaret ettiğini belirtmişlerdir.
Yaşlılar Dışlanmışlık ve Gözden Çıkarılmışlık Hissine Kapıldı
Din görevlilerine göre, salgın süreci özellikle 65 yaş ve üzeri kişilerin psikolojik iyi oluşlarını ve toplumsal hayatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu süreçte yaşlıların dışlanmışlık ve gözden çıkarılmışlık duygusuna kapıldıkları ve yalnız ölme endişesi taşıdıkları belirtilmiştir. Yaşlı bireylerin panik, umutsuzluk, stres, korku, endişe, tedirginlik, karamsarlık, mutsuzluk, pişmanlık ve bunalım gibi duyguları da bu süreçte sıkça yaşadıkları, katılımcılar tarafından ifade edilmiştir. Söz konusu duygusal gerilimlerin sonucu olarak bazı yaşlıların, kent hayatından köy hayatına geri dönüşlerinin gözlemlendiği belirtilmiştir.
Vaazlara Katılımın Profilinde ve Niteliğinde Olumlu Değişim
Din görevlileri pandemi döneminde vaazların çevrimiçi yapılması ile birlikte, hem katılımcı sayısının arttığını hem de ulaşılan kitleyi farklılaştırdığını belirtmişlerdir. Vaazlara katılanların profilinde ve niteliğinde olumlu bir değişim de gözlemlediklerini ifade etmişlerdir.
Camilere Özlem Arttı
Din görevlilerine göre, salgın döneminde Ramazan ayına ve Kurban bayramına özgü ibadetlerin cami merkezli gerçekleştirilememesi, yaygın biçimde benimsenen ibadet alışkanlıklarının zorunlu sebeplerden dolayı icra edilememesi, insanlar arasında dini motivasyon düşüklüğüne neden olmuştur. Ancak yeni normalin dönemle birlikte camilerin ve kursların açılması büyük bir sevinç ve mutlulukla karşılanmış ve kapalı geçen zamanda bu mekânlara büyük bir özlemin duyulduğu gözlenmiştir. Aynı zamanda bu sürecin camilerin ve Kur’an kurslarının kıymetinin ve fonksiyonunun daha iyi anlaşılmasına sebep olduğu belirtilmiştir.
Pandemi Din-Bilim Arasında Yeni Bir Süreç Başlatabilir
Din görevlileri, din-bilim çatışmasının pandemi sonrası dönemde yeni bir süreç başlatabileceği ihtimali üzerinde durmuşlardır. Araştırma grubunda bilimin insanlık için yegâne kurtuluşu sağladığı düşüncesinde olan katılımcılar olduğu gibi, tam aksine dinlere daha çok başvurulacağını, tıbbın salgın karşısında çaresiz kalışı nedeniyle sağlık konusunda dini uygulamaların geçerliliğini her dönemde koruyacağını vurgulayanlar da olmuştur” dedi.