URGENÇ; TÜRK MİLLETİ ASİLDİR, SOYKIRIM YAPMAZ!

URGENÇ; TÜRK MİLLETİ ASİLDİR, SOYKIRIM YAPMAZ! Türk Eğitim Sen Nevşehir şube başkanı Tayfur Urgenç; tarih boyunca Ermeni Meselesinin gelişimini açıklayarak, Tarihi süreçleri siyasetçiler değil bilim insanları değerlendirmelidir. Türk Milleti asildir, Soykırım yapmaz! Diyerek yazılı bir basın açıklaması yayınladı. Türk Eğitim Sen Nevşehir Şube Başkanı Tayfur Urgenç’in konu ile ilgili basın açıklaması şu şekildedir. Geçmişimiz, şanlı […]

 URGENÇ; TÜRK MİLLETİ ASİLDİR, SOYKIRIM YAPMAZ!

25.04.2021 - 10:42

Güncelleme : 25.04.2021 - 10:42
URGENÇ; TÜRK MİLLETİ ASİLDİR, SOYKIRIM YAPMAZ!
Türk Eğitim Sen Nevşehir şube başkanı Tayfur Urgenç; tarih boyunca Ermeni Meselesinin gelişimini açıklayarak, Tarihi süreçleri siyasetçiler değil bilim insanları değerlendirmelidir. Türk Milleti asildir, Soykırım yapmaz! Diyerek yazılı bir basın açıklaması yayınladı.
Türk Eğitim Sen Nevşehir Şube Başkanı Tayfur Urgenç’in konu ile ilgili basın açıklaması şu şekildedir.
Geçmişimiz, şanlı mazimiz parlak zaferlerle doludur. İnsanlığa merhameti, hoşgörüyü öğrettiğimiz dahası insanlığı öğrettiğimiz ibretlik hadiselerle doludur. Türk’ün yönetme ve hükmetme anlayışının temeli İnsanı yaşatma, adalet ve hoşgörü üzerine şekillenen “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın!” ilkesidir. Zaman zaman Türk’ün yönetme ve hükmetme anlayışındaki hoşgörüyü su istimal edenler çıkmıştır.
Bakın bir tarihin tozlu yapraklarının arasına nerede bir zulme uğrayan varsa Türk’ün yönetme anlayışındaki hoşgörüye sığınarak topraklarımızı anavatanlarından daha güvenli hissettiler. Ve Türklerle birlikte yaşadılar. Sadece birkaç örnek vereceğim; Batının katlettiği Yahudiler 1470’de, 1492’de, 1660 da vatanımıza göç ettiler. 1849’da Macar İhtilalinden sonra vatanımıza sığınan Polonyalı ve Macarlar. 1859- 1922 yılları arasında Kafkaslar ve Kırım’dan kaçan ve sayıları dört milyonu bulan Çerkez ve Tatarlar, Balkanlar ve Kafkaslardan Türkiye’ye gelen nüfus hareketiyle; dünya savaşları neticesinde Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkezler, Abhazlar, Avarlar, Çeçenler. Türkmen soydaşlarımıza her zaman güvenilir bir liman olduk. Bugün Afgan, İran, Irak, Doğu Türkistan son olarak ta Suriye’de yaşanan içi savaştan sonra ülkemize göç eden yaklaşık 5 milyon Suriyeli şu an ülkemizde yaşıyor.
İnsanlığın vicdanına derin yara açan öldürülen kişilerin Türk veya Müslüman olmasından öte İnsanlığın öldürüldüğü Anadolu’da Türk katliamını yapan Ermenilerde Bizans zulmünden ve baskısından kaçarak Selçuklu Türklerine sığınmışlardı. Ermeniler; Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hâkimiyeti altında yaşamışlardır. Ermenileri Bizans`ın zulüm idaresinden kurtaran ve onlara insanca yaşama hakkını bahşeden, Selçuklu Türkleri olmuştur. Fatih döneminde ise, Ermenilere din ve vicdan hürriyeti en üst düzeyde verilmiş, Ermeni topluluğu için dini ve sosyal faaliyetlerini yönetmek üzere Ermeni Patrikliği kurulmuştur. Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu`da sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu`ya girişlerinden sonra; Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici töre ve inancından yararlanmışlardır. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur.
Osmanlı Devleti`nin teb`asına sağladığı imkânlardan Gayr-i Müslimler içinde en çok faydalananlar; Ermeniler olmuştur. Askerlikten, vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler “millet-i sadıka” olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğunun millet-i sadık olarak adlandırdıkları sadık tebaa Ermeni’ler, Milleti sabık haline gelerek İmparatorluğun yıkılış sürecinde ilk ihanetlerine 1860 yılında Zeytun’da başladılar. Emperyalistlerin batının “size iki deniz arasında devlet kurduracağız” yalanına kanan Ermeniler “BÜYÜK ERMENİSTAN” hayaliyle isyanları Birinci Cihan Harbi’ne kadar aralıksız devam etti. Savaş 1914’de başlayınca, bunu fırsat bilen isyancıların katliamları korkunç boyutlara ulaştı. Çukurova’da, Van’da, Bitlis’te vb. Anadolu’yu adeta ateşe çevirdiler.
Sarıkamış’ta Ermeni çetelerinin hainlikleri vardı. Bir yandan düşman ordularının yanında yer alıp bize karşı savaşırken, öbür yandan Ermeni çeteleri, askeri depoları basıyor, iletişim hatlarını ve ikmal yollarını kesiyor, köylere kadar ulaşarak insanlarımızı katlediyorlardı.
Ermeniler piyondu. İngiliz’in Rus’un Kafkasya, Anadolu, Ortadoğu planlarını hayata geçirmek istedikleri kuklalardı. Türk’ü coğrafyadan silmek isteyenler Şark meselesini uygulamak için vatanımızın batısında Yunanlıları kullanırken doğusunda Ermenileri kullanıyorlardı. Cihan İmparatorluğu olan Devleti Aliye Anadolu’nun güvenliğini sağlamak için Doğu Anadolu’da katliamlara girişen Ermenileri kendi toprakları olan Suriye’ye göçe tabi tutmuştur. Dönemi araştıran tarihçiler bu göçün çok muntazamlı bir şekilde gerçekleştirildiğini belirtmektedirler.
Savaş bittiğinde, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes anlaşması gereğince ordularımız terhis edilip silah bıraktı. Elinden silahı alınarak teslim edilen ordu, savunma gücü kırılmış, geri çekilmek zorunda kalmış, Osmanlının kozmik odasına girilmiş, milli hafızası silinerek yok edilmişti, Türk’ün ana vatanı kaderine terkedilmişti. Kafkasya ağlıyor, Kırım çırpınıyor, Selanik küsmüş, Bosna kırgın, Vardar Ovası atlı akıncıyı bekliyordu. Üstelik birde Sevr’de düşmana bırakılmak zorunda kalınan vatan toprakları, Türk’ün öz malı, buralarda oturanlar Türk’tü.
Ermeni çetelerinin katliamları, galip devletlerin işgali altında kalan topraklarımızda hiçbir engelle karşılaşmadan tüm bölgeye yayıldı. Katliamdan kurtulmak için 1,5 milyon Türk Batı Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. Türkiye, İran ve Azerbaycan’da 2.5 milyon Türk katledildi. 1920’de Kazım Karabekir Paşa’nın terhis etmediği 15’inci Kolordusu, kalabalık Ermeni birliklerini yenince çaresiz kalan Ermenilerle Gümrü Anlaşması yapılıp sınırlar çizildi.
Kendilerini aldatan emperyalistlere değilde, vatanını koruyan Türk Milletine ve Devletine karşı kin ve intikam duygusuyla hareket eden Ermeniler, hep fırsat kolladılar. Amerika ve Avrupa ülkelerinde Türk Büyükelçilerine ve elçilik görevlilerine suikastler tertipledi. Ermeni’ler, artık birlikte yaşadıkları Türklere saldırmaya başladılar. Çoğalarak çığ haline gelen bu nefret Ocak 1973’te Asala adıyla, 21 ülkenin 38 kentinde 43 Türk- diplomatımızı şehit etti. Devletimizin tedbir alması üzerine Ermeni terör saldırıları, Beyrut’ta halen devam eden PKK terör örgütüne devredildi. PKK Ermeni terör örgütü Asala dan görevi devir aldı.1980’lerden sonra da çoğalan nefret Kafkasları sarmaya başladı. Ermeni’ler silahlanıp, daha sistemli saldırmaya başladılar. Azerbaycan’ın kasaba ve köylerinde yaşayan Türkler saldırılardılar. Karabağ’da Hocalıda katliamlara giriştiler. Günümüze kadar gelen Ermeni Meselesi de Batının şark meselesini kendi lehlerine sonuçlandırmak için masada ısıtılıp servis edilmektedir.
1915 yılında Ermeni katliamlarını durdurmak için Devleti Aliyye Tehcir Yasasını uygulamaya koydu. O dönemde kendi toprakları olan Suriye’ye göç ettirmiştir. Tarafsız tarihçilerin objektif değerlendirmeleri bu kanunun Türkler tarafından en insancıl şekliyle uygulamış olmasıdır. Türk’ün yönetme ve hükmetme anlayışındaki hoşgörüden yararlanarak savunmasız, silahsız Türkleri katleden Ermeniler göçe tabi tutulmuşlardır. “Türk Milleti asildir, soykırım yapmaz1.” ABD başkanı Bidenin siyasi kaygı ile yaptığı açıklamalara Türk Devleti ve hükümeti en sert tepkiyi vermelidir. Türkiye 26 Temmuz 1975’ten daha güçlüdür. Bu siyasi düşünce ile Türk tarihine leke sürmeye çalışanları kınamakla kalmayıp yaptırım uygulanmalıdır.
Türk’ün şanlı tarihinde ne kültürel ne de fiziksel soykırım yoktur. Kirli geçmişlerini karanlık tarihlerini örtbas etmek isteyenler siyasi mülahazalarla Soykırım safsatasını Türk Milletine yaftalayamazlar. Soykırım safsatasıyla emperyalist devletler Türk’ün şerefli tarihini kirletemezler. Bunu siyasetçiler söyleme cesaretinde bulunsalar bile Tarih bilimi kabul etmez.
Kızılderili katliamı üzerine kurulmuş olan devletlerinin kısa tarihi boyunca Japonya’dan Vietnam’a, Afganistan’dan Irak ve Suriye’ye kadar Dünyanın dört bir yanında dökülen masum kanlarının kirini elinde bulunduranların hezeyanları tarihi gerçekleri değiştiremez. Bilinen tarih boyunca cihana hükmeden, onlarca devlet ve imparatorluk kurmuş olan ve tarihin hiçbir döneminde soykırım ve sömürgeyle ismi anılmamış Türk milletine karşı kustuğunuz iftiralarınızın hükmü yoktur! Tertemiz tarihimizin şerefi bize, ekseriyetiyle müsebbibi olduğunuz zulüm tarihinin utancı da sadece size değil torunlarınıza dahi yeter!

YORUMLAR
Bir Yorum Yapın