“Dünya da gri listeye alındık”

CHP Nevşehir Milletvekili aday adayı Mehmet Değirmenci; “Dünya da gri listeye alındık” NEVŞEHİR(MHA) Cumhuriyet Halk Partisinden Nevşehir Milletvekilliği aday adaylık başvurusunu genel merkeze yapan Mehmet Değirmenci, Türkiye’nin dünyada gri listeye alındığı, ülkenin uyuşturucu baronlarının, kara para patronlarının merkezi olduğunu belirtirken, “Türkiye’de hesaplaşıyorlar, Türkiye’de çatışıyorlar. Limanlarımız, sınırlarımız yolgeçen hanı” ifadelerinde bulundu. Parti İl Başkanlığında düzenlenen basın […]

 “Dünya da gri listeye alındık”

21.03.2023 - 15:20

Güncelleme : 21.03.2023 - 15:20

CHP Nevşehir Milletvekili aday adayı Mehmet Değirmenci;

“Dünya da gri listeye alındık”

NEVŞEHİR(MHA) Cumhuriyet Halk Partisinden Nevşehir Milletvekilliği aday adaylık başvurusunu genel merkeze yapan Mehmet Değirmenci, Türkiye’nin dünyada gri listeye alındığı, ülkenin uyuşturucu baronlarının, kara para patronlarının merkezi olduğunu belirtirken, “Türkiye’de hesaplaşıyorlar, Türkiye’de çatışıyorlar. Limanlarımız, sınırlarımız yolgeçen hanı” ifadelerinde bulundu.

Parti İl Başkanlığında düzenlenen basın toplantısında Değirmenci, “Türkiye Cumhuriyetimi geri istiyorum…

Demokrasimi istiyorum…

Atatürk’üme küfredilmesine, hakaret edilmesine dayanamıyorum…

Adalet istiyorum. Korkuyla yaşamak istemiyorum…

Masum insanların ceza evlerinde rehin tutulmalarından, yaşamlarının çalınmasından hicap duyuyorum…

Eğitimimi istiyorum. Geldiğimiz şu zamanda sadece zengin çocukları eğitim alıyor. Yoksul çocuklarımız 4. sınıftan ayrılıyor. Köy çocukları ellerinden okulları alındığı için eğitim sistemimizin neredeyse dışında kaldılar. Oysa eğitim insanların en temel hakkı. Devlet temel eğitimi herkese eşit ulaştırmak zorunda…

Yönünü batıya dönmüş, çağdaşlığa yelken açmış güzel ülkemin yirmi yılda köhnemiş orta doğu ülkeleri seviyesine indirilmesine, hatta o ülkelerce aşağılanmasına dayanamıyorum…

Önce şerefsiz, katil ilan edip sonra üç kuruş borç para dilenmek için arap şeyhlerini kırmızı halıyla karşılamaya dayanamıyorum…

Rus uçağını düşürdüğümüzde, emri ben verdim yarışına katılıp sonra özür dileme seansları düzenlememize dayanamıyorum…

Uçak düşürmeye karşılık Rusya’nın bir defada 33 evladımızı şehit etmesinden sonra, hiç kullanmayacağımız S 400 füzesi alıp milyarlarca dolarımızı heba etmeye dayanamıyorum…

Bu yüzden F 35 Programından çıkartılıp, milyarlarca dolarımızın heba olmasına, milyarlarca dolar kazancımızın kaybedilmesine, savunma sistemimizin zayıf düşürülmesine dayanamıyorum.

Yirmi yılda iki trilyon dolar vergi topladılar, seksen milyar dolar cumhuriyetimizin ürettiği varlıkları yandaşlarına ve yabancılara peşkeş çektiler, beşyüz milyar dolara yakın borç yaptılar, hazinemizde ki ihtiyaç akçelerini bile harcadılar,128 Milyar doları uçurdular, hazine altmış milyar dolar ekside. “Ne yaptınız bu kadar parayı ?” sorusuna cevap: Araç garantili yol, yolcu garantili hava alanı, geçiş garantili köprü-tünel, hasta garantili hastane, yerlerde yuvarlanmaya millet bahçesi…

Yani yine peşkeş… Ve karşılığında halkımın yoksullaşması. Sömürü düzeni…

Cebimizden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz dedikleri bütün bu yatırımlar, hepsi birer kara delik. Yoksulluğumuzun, yolsuzluğun kaynağı… Sadece bizim değil çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği ipotek altına alınıyor. Çünkü her birine yıllarca bu garantiler ödenecek.

Uluslararası finans kuruluşları bize %10 faizle bile borç para vermiyorlar artık. Çünkü, “Nas dururken bize ne oluyor” deyip, bilimsel ekonomik önlemleri terk edip faiz düşürünce enflasyon tavan yaptı. Yani, yoksulumuz daha yoksul, zenginimiz daha zengin, orta sınıfımız yok oldu. Oysa faiz günah nidaları atanlar şu an dış borçlarımıza saniyede 563 dolar, dakikada 33 821 dolar, saatte 2 029 000 dolar, günde 48 703 000 dolar faiz ödüyorlar. Yani bize ödetiyorlar.

Dünyada gri listeye alındık. Zira güzel ülkemiz uyuşturucu baronlarının, kara para patronlarının merkezi oldu. Türkiye’de hesaplaşıyorlar, Türkiye’de çatışıyorlar…

Limanlarımız, sınırlarımız yolgeçen hanı.

Haliyle uyuşturucu ülkemizin de en büyük problemlerinde biri oldu. Kullanma yaşı ortaokula kadar indi. Ne diyor bu konuda içişleri bakanımız “bu sorunla mücadelemiz hat safhada, haftada 5 000 torbacı yakalıyoruz” . Bu bir ikrardır…

İktidara geldiklerinde kömür ve iaşe dağıtmaya başladılar. O zaman bir milyon haneye dağıtıyorlardı. Bu günlerde beş milyona yakın haneye dağıtıyorlar. Ve, bununla övünüyorlar. Oysa, devlet yoksulluğu ortadan kaldırmakla mükelleftir. Yoksulluğu artırmakla değil…

Buradan ne anlıyoruz? Bu iktidar halkımızı bilinçli olarak yoksullaştırıyor. Kendisine biat etmesini sağlıyor. Sonra da korkutuyor. Biz gidersek bu iaşeler biter korkusu yayıyor.

İşin garip tarafı, bu yoksul halkı Avrupa’nın Amerika’nın bizi kıskandığına inandırıyor.

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ayrılıp parti kurarlarken, gurup toplantısından çağrıda bulunuyor: “yapmayın etmeyin ümmeti dağıtırsınız” diyor. Yani Atatürk’ün, Cumhuriyet’imizin birer özgür birey yaptığı, seçme seçilme hakkını verdiği Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarını ümmet olarak görüyor.

Ama üzüldüğüm nokta, halkımız bu söyleme maalesef hiç tepki vermiyor. Ümmetliği kabul ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı halkımı geri istiyorum…

Diyorum ki: Maden kazalarında ölmek, tren kazalarında ölmek, depremlerde ölmek, selde ölmek kader, fıtrat, taksirat değildir. İhmaldir. İnsan hayatını hiçe saymaktır…

Tamam, 20 yılda hiç bir önlem alınmadığından yine binlerce canımız yok oldu. Rahmet diliyorum. Yaralılara şifa diliyorum. Kalanlara sabır, metanet diliyorum.

Neredeyse ilk üç gün meydanda görünmeyen hükümetin, üçüncü gün yandaşa moloz kaldırma ihalesi verdiğini duyuyor, kahroluyorum. Henüz bırakın konteyner kentler oluşturmayı, çadır kent oluşturamayan hükümetin hiç bir bilimsel araştırma yapmadan, hiç bir planlama olmadan yine çetelere 9 inşaat ihalesi verdiğini izliyor kahroluyorum. Bunların bu inşaat sevdasından nefret ediyorum.

Bilinsin istiyorum: 14 Mayıs’tan sonra Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde, liyakatlı kadrolarla bu şehirlerimizi yeniden kuracağız, evlerini kaybeden vatandaşlarımızın evlerini yeniden vereceğiz…

Kızılayımı geri istiyorum…

Yeşilayımı geri istiyorum…

Türk Hava Kurumumu geri istiyorum…

Türkiye İstatistik Kurumumu geri istiyorum…

Hıfzısıhha Enstitümü geri istiyorum…

Üniversitelerimizi geri istiyorum… Eskiden dünyada ilk 100 üniversite içerisine giren üniversitelerimiz varken, şimdilerde ilk 500 üniversite içerisine giren üniversitemiz yok.

Artık ayrıştırılmak, ötekileştirilmek istemiyorum. Küfür duymak istemiyorum. Herkesin birlikte barış içerisinde yaşamasını istiyorum. Birlikte üretmek, birlikte kalkınmak, birlikte zenginleşmek istiyorum. Gençlerimiz geleceğini yurt dışında aramasın istiyorum. Tüm halkımın hayalleri olsun istiyorum.

Bütün bu duygu ve düşüncelerle partimden milletvekilliği aday adaylığına başvurdum.

Bir yarışın içerisine katıldım.

Partim uygun bulur beni aday yapar ise, Nevşehir halkım da teveccüh gösterir seçer ise…

Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde, Millet İttifamızla birlikte…

Herkes görecek ki artık hiç kimseye ayrımcılık yapmadan, kimseye ayrıcalık tanımadan, üreticimizin, çiftçimizin, esnafımızın, memurumuzun, işçimizin, emeklilerimizin,  belediyelerimizin eli ayağı olacağım…

Özellikle üniversitemizin eğitim kalitesini artırmak için elimden geleni yapacağım…

Üniversite öğrencilerimizin barınma problemlerinin çözülmesi en önemli projemiz. Hiç bir öğrencimiz açıkta kalmayacak… Aileler gönül rahatlığı içerisinde çocuklarını okullarımıza gönderecek…

Turizmimizi gelebileceği en uç noktaya taşımak, turizm gelirlerimizi en üst noktaya taşımak tabii ki bir Nevşehir Milletvekilinin üzerinde çalışması en elzem konudur. Eski bir turizm işletmecisi olarak buna çok katkıda bulunacağımdan kimsenin şüphesi olmasın…

Yine her şey çok güzel olacak” açıklamalarında bulundu.

YORUMLAR
Bir Yorum Yapın